ABD ve İsrail, Suriye ve İran’da rejim değişikliği istemektedirler. Çünkü Irak savaşı sonrasında denge İran lehine değişmiştir. İran, Suriye, Irak, Hizbullah-Lübnan ve Hamas-Filistin fiili ittifakı ABD ve onun stratejik müttefiki İsrail’in Ortadoğu’daki çıkarı için tehdit görülmektedir. Bu birliktelik Büyük Ortadoğu Projesinin ve bu proje içinde büyük önem arz eden kukla Kürt Devleti’nin gerçekleşmesine de engeldir.

Hamas hariç diğerleri Şii olan bu ittifakın ‘’ Şii Hilali ‘’ olarak Arap ülkelerini kuşattığı ve tehdit olduğu algısı bölgede yaratılmıştır. Bu efsane ilk defa Ürdün Kralı Abdullah tarafından 2004’de dile getirilmiştir. Halbuki bu değerlendirme NATO tehdit dokümanlarına 2004 öncesinde girmiştir. Demek ki bu tehdit değerlendirmesinin mimarının ABD olduğuna şüphe yoktur.

Şurası muhakkak ki, Suriye ve İran dayanır, her iki ülkede de rejim değişiklikleri gerçekleştirilemez ise bu ittifakın artan itibarının Arap Halkları üzerinde etkisi çok büyük olacaktır. Bu etki, monarşik, otoriter, antidemokratik ve insan haklarına saygılı olmayan baskıcı Körfez Ülkeleri ve Suudi Arabistan için güdümlü olmayan gerçek bir ‘’Baharın‘’ gelmesine neden olabilecektir.

ABD ve İsrail dünyaya İran ve Suriye ile ilgili gerçek niyetlerini olduğu gibi yalın olarak anlatabilmesinin imkanı yoktur. O zaman yapılması gereken gerçekleri saklamak ve haklı görülebilecek başka gerçekler üretmektir. Biz dilimizde, bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen uydurma veya sözde nedene bahane diyoruz.

ABD ve İsrail’in Suriye için bahanesi; ‘’ demokrat değil, baskıcı, reformları yapmıyor, yaygın insan hakları ihlalleri var ve muhaliflerini öldürüyor ‘’, İran için bahanesi ise; ‘’ nükleer silah üretme çabası içinde, bunları uzun mesafeye atabilecek balistik füzeler geliştiriyor ve bölge ülkelerine tehdit oluyor ’’ şeklindedir. Bu söylenenler doğru mudur? Kesinlikle hayır.

İnsanın en çok ağrına giden husus şu; ABD ve İsrail’in tetikçiliğini yapan işbirlikçi Körfez Ülkelerinin Suriye’ye demokrasi dersi vermesi ve reform yapması için sıkıştırması. Eğer Arap Ülkeleri arasında belli kriterler üzerinden demokrasi sıralaması yapılsa Suriye en iyi ilk üçte, işbirlikçilikte en önde giden Suudi Arabistan, Bahreyn ve Katar sanırım son üçte yer alır.

ABD ve İsrail öncelikle Suriye’ye müdahale etmek istiyor. Hatta İran’dan önce ilk hamle olarak gördükleri Suriye’nin işini bir an önce bitirmek istiyorlar. Fakat Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Rus ve Çin vetoları yüzünden Suriye’ye müdahale edebilmenin yetkisi alınamıyor. Dışişleri Bakanımız Davutoğlu vetolar için ‘’ Rusya ve Çin Soğuk Savaş döneminin refleksleri ile davrandı ve Suriye’ye yardımı engelledi. ‘’ dedi. Sanırım daha önce Libya’da yapılan ‘’ Müslümanların üzerine bomba yağdırma, insanları birbirine kırdırma, devlet başkanının ırzına geçerek katletme ve ülkenin kaynaklarını deve etme ‘’ yardımını kastediyor.

Davutoğlu’nun bir Müslüman olarak Filistin’in devlet olarak kabul edilmesini engelleyen, İsrail’in Filistinli Müslümanlara karşı işlediği suçları kınayan kararlara Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde şimdiye kadar 42 defa veto kullanan ABD için bir sözü var mıdır? ABD’nin bu davranışını ‘’ Ilık Savaş refleksi ‘’ olarak mı değerlendiriyor? Öğrenmek isteriz! Yoksa Yalçın Küçük haklımı?

Bu şartlar altında Suriye’ye müdahale edilebilmesi için Türkiye’nin desteğine, daha doğru bir deyişle işbirlikçiliği ile tarihsel, kültürel ve dinsel bağlarının bulunduğu bölge insanlarına karşı ihanetine ihtiyaç vardır. Suriye’ye müdahale ile başlayacak savaş ülkemizin ve bölgemizin çıkarına olmayacaktır. Tamamen ele geçirilmiş ve sindirilmiş ulusal basınımızda Suriye ile ilgili gördükleriniz sizi kandırmaya yöneliktir.

Televizyonlarda gördüklerinizden bir enstantane; bir meskun mahal görüntüsü, sunucunun ifadesine göre Humus, bir patlama sesi, binaların arkasından bir ateş ve duman bulutu, ağlayan bir çocuk, acıdan inleyen insanlar ve fonda acz içinde yaratanına sığınarak haykıran bir ses Allahu Ekber. Bunlar sizi kışkırtmak ve Suriye’ye yapılmak istenen müdahalenin toplumsal desteğini alabilmek içindir.

Suriye’de muhalifler kışkırtılıyor ve silahlandırılıyor, Batılı ve işbirlikçi hükümetlerin casusları cirit atıyor, hava sahasında ülkemizden kalkan İnsansız Hava Araçları ( İHA ) fır dönüyor, iç çatışma ortamı teşvik ediliyor, ölü sayısının artması için gayret ediliyor ve yoğun mülteci hareketi isteniyor ki, insani yardım koridoru ve muhalifler için emniyetli bölge oluşturabilmenin gerekçesi oluşsun.

Beşar Esad’ın Suriye’deki halk desteğinin yüzde 65-70 civarında olduğunu biliyor musunuz? Duymadınız mı? Bu ve bunun gibi başka gerçeklerin bilinmesi sizce istenir mi?

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...