Geçenlerde Gazeteye uğradım ve yazılarını büyük bir merakla takip ettiğim karşı sayfa komşum Mehmet Ali Güller’e rastladım. Kendisi bana “ Dikkat ediyor musunuz Aydınlık’ta denizciler arttı “ dedi. Haklıydı, yazılarını yazdığı köşesine denizci isimleri verenlerin sayısı beşe çıkmıştı. Bunlar Rota ile Doğu Perinçek, Ufuk Ötesi ile Mehmet Ali Güller, Med Cezir ile Mehmet Faraç, Mavi Vatan ile yazmaya yeni başlayan değerli sınıf arkadaşım Cem Gürdeniz ve Çırnık ile bu köşenin sahibi bendim.

Bu yazarların tamamı mesleksel olarak denizci kökenden gelmiyorlardı ama sanırım köşelerine denizci bir isim vererek mesaj vermek istiyorlardı. Çünkü adlandırma anlamlandırma demekti.

Dünyanın üçte ikisi denizlerle kaplıdır. Denizler, altı, yüzeyi ve üzerinde binlerce metreye ulaşan atmosferi ile çok yönlü ve hırçın mücadele ortamıdır. Bu alanda savaşmak, mücadele etmek, istihdam yaratmak, ülkesi için artı değer üretmek ve bilimsel araştırma yapmak farklı niteliklere sahip olmayı gerektirmektedir.

Gerçekten denizci olmak ve denizci bakış açısına sahip olabilmek için çağdaş olmak, eleştirel akla sahip olmak, bilimsel düşünceye geçmiş olmak, değişik kültürleri anlama, kavrama ve iletişim kurabilme özelliklerine haiz olmak ve çok boyutlu düşünmek ve analiz edebilme yeteneğini taşımak şarttır. Aksi ise hüsrandır.

Gelin sizle son günlerde yaşadığımız bazı şeyleri büyük resmin içinde görmeye ve anlamlandırmaya çalışalım;

Atlantik Konsül

ABD’nin çıkarlarını, küresel liderliğini ve askeri üstünlüğünü sonsuza kadar devam ettirmek için bilimsel çalışmalar yapmak maksadıyla 1961’de kurulan ve merkezi başkent Washington’da bulunan bir düşünce kuruluşu olan Atlantik Konsül ( www.acus.org ) Haziran 2009’da “ Türklerle Irak Kürtleri Arasında Güven İnşası “ ( Confidence Building Between Turks and Iraqi Kurds ) başlıklı bir rapor yayınlıyor.

Proje direktörlüğünü David L. Phillips’in yaptığı raporda özetle Türkiye’nin çıkarlarının Irak’ın toprak bütünlüğünden geçmediğini, Türkiye’nin menfaatinin Kuzey Irak’la entegrasyondan geçtiğini, 2003 Irak işgalinden sonra bunun nasıl adım adım gerçekleştirildiğini, PKK’ya karşı askeri tedbirlerin çıkar yol olmadığını, Askerlerimizin kafasına niçin çuval geçirildiğini ve Kürtlerle birleşmek için Türk kimliğinin yok edilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyor.

Bugün emperyalizmin işbirlikçi taşeronu olduğundan şüphe bile etmediğim Erdoğan liderliğindeki AKP hükümetleri bu ve bunun gibi raporlarla ülkemizin önüne uygulanması için konan yol haritalarını takip etmektedirler.

Son günlerde yaşadığımız Türk kimliği düşmanlığı ve Cumhuriyet kurumlarından TC ( Türkiye Cumhuriyeti ) kısaltmalarının kaldırılması uygulamaları bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bu yapılanlar emperyalist projenin gereği olup nedensiz bir işgüzarlık değildir. Bu faaliyetler Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye bacağını gerçekleştirmek içindir.

Sağlık Bakanı’nın tepkiyi görünce TC konusunda attığı geri adım inandırıcı değildir. Bu adım mehteran yürüyüşü yaklaşımıdır. “ Tepkiyi görünce bir adım geri tepki yatışınca iki adım ileri “ kandırmacasıdır.

Çok kısa bir süre önce görevine başlamasına rağmen ABD Dışişleri Bakanı John Kerry iki defa ülkemizi ziyaret etti hatta yine bu ay içinde üçüncü defa gelecekmiş. Niçin? Bayram değil seyran değil bu eniştemiz neden bizi öpmek için devamlı ülkemize geliyor?

Amaç Suriye’ye ve İran’a müdahaledir. Amaç ülkemizin felakete sürüklenmesi projesidir. İkna için “ Yoksa gerisine karışmam! “ tehditleri de içeren yüz yüze temaslar esastır.

Kerry “ Açılımı destekliyoruz “ diyor. Bunun anlamı “ Türkiye’nin ABD çıkarları için bölgede savaşmasını, Irak’ın bölünmesini, Kuzey Irak’ın Türkiye ile birleşmesini, Türk kimliğinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tekil yapısının sonlandırılmasını ve buna yönelik olarak yeni anayasa hazırlanmasını istiyoruz “ demektir.

Zehirli ilaç propagandistleri

Bu nedenle “ Akil adamlar “ olarak seçilen ve görevlendirilen kerameti kendinden menkul insanlar için yapılabilecek en hoşgörülü değerlendirme ülkemizin düşmanları ile aynı hedef peşinde koştukları ve onların ekmeğine yağ sürdükleridir. Çünkü ülkemiz için ölüm fermanı olan emperyalist bir projeyi halkımıza şirin göstermek için ikna çalışmalarına kendi şahsi çıkarları için katılmaktadırlar.

Onlar emperyalist işbirlikçisi AKP hükümetinin ilaç propagandistleridir. Ama bu ilaç ülkemize içirilmek istenen öldürücü zehirdir. Çok meraklılarsa kendileri içsinler.

Ben tam olarak onların karşısında bulunan yurtsever ve antiemperyalist Atatürkçü cephedeyim. Bu nedenle Milli Anayasa Forumu dahil çağrıldığım her yere gidiyor emperyalist düzenbazlığı, “ Ali Cengiz oyunlarını “, sürdürülen şerefsizliği ve onursuzluğu anlatmaya çalışıyorum.

Bu maksatla yurtdışında olduğum için 8 Nisan’da Silivri’de olamadım. Biliyorum ki yüzbinlerce yurtsever hukuksuzluğa, adaletsizliğe, Ergenekon ve Balyoz gibi emperyalist yalanlara dur demek için, işgale direnmek için, kahramanlara sahip çıkmak için, Türk kimliğinden asla vaz geçmeyeceklerini ve Atatürk’te birleştiklerini göstermek için Silivri’ye dayandılar.

Halen ülkemizde emperyalist hedeflere yönelik olarak sürdürülen faşizm 1934-1945 tarihleri arasında Almanya’da egemen olan Hitler faşizmine rahmet okutmaktadır. Silivri artık bu düzenin temerküz kampı Auschwitz’idir.

Erdoğan liderliğindeki AKP hükümeti artık meşruiyetini kaybetmiştir. Ülkemize yapabilecekleri tek hizmet istifa etme erdemini gösterebilmeleridir.

Meşruiyetini kaybedene ve aldığı vekalete hıyanet edenlere azilname ( görevden alınma, işten atılma belgesi ) belgesi gönderilir. Türk halkı uyandıkça ve gerçekleri bir bir gördükçe her geçen gün bu azilnamenin altını imzalayanlar artmaktadır. Ben altını imzaladım, siz de var mısınız?

Cem Gürdeniz’in “ Hedefteki Donanma “ adlı kitabını okumanız için tavsiye ederim.

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...