Ülkemizin yeni ve sivil bir anayasaya ivedilikle ihtiyacı olduğu, çok kısa sürede hazırlanabileceği ve bunun da ülkemizin her derdine deva olacağı aldatmacasını sanırım medyadan izliyorsunuzdur.

Yapılmak istenen emperyalizmin istekleri doğrultusunda Türkiye Cumhuriyetinin dönüştürülmesi çalışmasıdır. Artık son safhaya gelinmiş olup nihai darbe yeni anayasa ile vurulacaktır.

Peki, bunlar yapılmaya çalışılırken, nedir ülkemizin hali pür melali? AKP iktidarı döneminde ne yazık ki ülkenin çivisi çıkmıştır. 2002 yılında bitme noktasına gelen terör kökü dışarıda bulunan yanlış politikalar sayesinde azmış ve emperyal merkezlerin elinde tamamen bir şantaj aracı haline gelmiştir. Türkiye uluslararası casusların kolayca cirit attığı bir üs olmuştur. Kadına şiddet ve aşağılama hiçbir dönemde bu kadar artmamıştır. AKP’ye yakınlıkları bilinen yeşil sermaye ve Deniz Feneri soygunları artık herkesin malumudur. Ekonomik durumumuz yürekler acısıdır. Sadece son bir ayda Türk Lirası yüzde 30 değer kaybetmiş, fiyat güncellemesi adı altında bizim için karşılığı emek ve alın teri olan paralarımız cebimizden çalınmıştır. Türkiye hızla komşuları ile çıkarımıza olmayan bir savaşa doğru sürüklenmektedir.

Soruyorum size ihtiyacımız olan nedir? Aş, iş, huzur, güvenlik, milli birlik ve beraberlik mi, yoksa gelecek sorunlarımızın ve kanlı çatışmalarımızın kaynağı olacak arkasında bazı batı başkentleri olan yeni anayasa mı?

Biliyorsunuz anayasa devletin kuruluş ve işleyişini, yurttaşların hak, özgürlük ve ödevlerini düzenleyen temel bir yasadır. Ana denmesinin nedeni ülkenin temel ve esas yasası olmasından ileri gelmektedir. Burada ana kavramı fırsat bulunduğunda ‘’ ihlal, istismar ve tecavüz edilebilir ‘’ anlamına gelen dişiliğin yerine kullanılmamaktadır. Denizciler iyi bilirler. Gemilerde ana ve yardımcı makineler vardır, ama baba makineler yoktur. Burada da analık dişiliğin değil esasın karşılığı olarak kullanılmıştır.

Anayasa düşüncesi ilk defa M.Ö. 3’uncü yüzyılda Aristo ve çağdaşı düşünürler tarafından öne sürüldüyse de ilk yazılı anayasa 1789’da ABD’de hazırlandı. Bunu 1791 Fransız Anayasası izledi. Türkiye de ise anayasa çalışmalarının tarihi yaklaşık 200 yıl olmasına rağmen ilk anayasası 1876 de yürürlüğe giren Kanuni Esasi’dir.

Tüm anayasaların ruhu, nitelikleri ve ideolojisi vardır. Dünyanın neresine giderseniz gidiniz her ülkenin anayasasının esasını oluşturan temel ilkeleri vardır. Bu ilkeler o ülkenin siyasi rejiminin özünü oluşturmaktadır. İste bu öze asla dokunulamaz ve değiştirilemez. Ne demek mi istiyorum? Şunu diyorum: Dünyanın hiçbir yerinde ve ülkesinde savaş ve olağanüstü şartlar olmadan sadece meclisteki basit çoğunluğa dayanarak anayasaların özü değiştirilemez ve değiştirilmemiştir. Bırakınız yazılı anayasaları yazılı olmayan sadece tarihin derinliklerinden gelen geleneklere sahip İngiltere’de bile parlamentonun her şeye gücü yetmesine rağmen Westminster Modeli olarak ta bilinen parlamenter monarşi siteminin başkanlık sistemine veya başka bir şeye çevrilmesi olası değildir.

ABD, Fransa, İtalya ve Almanya’da hatırı sayılır bir çoğunlukla sandıktan çıkarak iktidara gelenler anayasalarının ana ruhunu değiştirebilirler mi sanıyorsunuz?

Faşist veya askeri yönetim altında bulunan bir ülkede değil ABD’de subay askerlik yemininin bir bölümünde ‘’ …I will support and defend the Constitution of the United States against all enemies, foreign and domestic…’’ ( ABD Anayasasını dış ve iç düşmanlara karşı destekleyeceğim ve savunacağım ) diyor. Sizce burada ifade edilen iç düşman kim?

Bir de ‘’ Sivil Anayasa ‘’ söylemi var. Bu söylem bilgisiz ve birikimsiz bir yaklaşımı ifade etmektedir. Hayır, bu değilse işbirlikçi, satın alınmış veya Gazi’nin söylediği gibi ‘’ Müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit edebilirler ‘’ yaklaşımı içindedirler. Anayasanın sivili, askeri olmaz. Siz General Charles de Gaulle’ün gölgesinde yapılan 1958 tarihli Fransa’nın 5’inci Cumhuriyet Anayasasına, sivil anayasa değildir dendiğini duydunuz mu?

Anayasa devletin temel hukuku olup devletin örgütlenmesini ve niteliklerini belirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasalarının temel ruhu kurtuluş savaşında verilen siyasi ve askeri zaferlere, son 200 yıldır bin bir çile ile dolu tarihi deneyimimize ve savaş sonrası yapılan Türk Devrimlerine dayanmaktadır. Bu çok, çok, çok, büyük toplumsal mutabakat olmadıktan sonra değiştirilemez.

Dış güçleri arkasına alarak, muhalefet partileri ve medya dahil devletin kurumlarına yapılan operasyonlarla sessiz ve sindirilmiş bir ortamı avantaj sayarak ve sayısal üstünlüğe dayanarak ‘’ Ben yaptım oldu ‘’ yaklaşımı ile yapılacak yeni anayasa toplumda daha sonra olacak büyük çatışmanın ve savaşın tohumlarını ekmek olur.

Şehitlerimize Tanrıdan rahmet yakınlarına baş sağlığı diliyorum.

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...