Kamuoyunda; “Amirallere Suikast” adıyla bilinen bir dava var. Ancak; ne gariptir ki, ne davanın savcısı, ne iddianame, ne de mahkeme böyle bir tanımlamayı asla kullanmıyor.

Yalama, yalaka ve yandaş medya sizde nasıl bir algı yarattı bilmiyorum. Ama müsaade ederseniz, bende bu olayı özetlemeye çalışayım.

Soruşturma süreci; 15 Temmuz 2009 tarihinde, gönderilen bir e-posta ile başladı. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu da imzasız. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri; öylesine bir baskın düzenlediler ki, ne makul bir şüphe aradılar, ne de bu ihbarı destekleyebilecek diğer kanıtları. Bu durum, CMK’nın 116’ncı maddesinin, açık bir ihlali. Kimin umurunda ki!

Seçilen kurbanlar, 5 Deniz Teğmeni. Bu gencecik subayların Gölcük/ Değirmendere’de bulunan evleri, 18 Temmuz 2009 tarihinde, sabaha karşı 02:30’da basılır.

Ne hikmet ise, bu çok tecrübeli polisler; evleri aranacak kimselerin askeri personel olmalarını bilmelerine rağmen, Merkez Komutanlığı’ndan kimseye haber vermiyorlar. Halbuki Merkez Komutanlığı personeli olmadan, yaptıkları yasal değil. Bu da, kimsenin umuruna değil.

Her iki evde bulunanlar;

Kingston marka takılabilir-çıkarılabilir bellek,

Çekyat altında gizlenmiş Abdullah Öcalan hakkında bir kitap, kitabın sayfaları arasında içinde hayvan pornosu olan bir CD,

Her iki evde de uyuşturucu,

Buzdolabının arkasında, motor bölümünde, naylon torba içinde 50 adet 9 mm tabanca mermisi ve yanında içinde talimat yazılı bir pusula,

Yine buzdolabının arkasında yarım kilo patlayıcı madde.

Gelin bu bulunan materyalleri inceleyelim;

İçinde suç belgeleri olduğu söylenen “Bellek” için teğmenler; “Bize ait değil” diyorlar. Ayrıca, belleğin evdeki bilgisayarlarda kullanılmadığına dair rapor var.

Acaba nereden gelmiş?

Siz okuduğunuz bir kitabı çekyatın altına mı saklarsınız, yoksa kütüphane veya evde gizli olmayan bir yere mi koyarsınız?

Mühendislik öğrenimi gören ve eğitimin en önemli bölümü yüce Türk Ulusunun değerleri olan teğmenler, niçin teröristbaşının kitabını okusunlar?

Yoksa, siz halkın üzerinde psikolojik bir tesir yaratmak için mi oraya koydunuz bu kitabı?

Hem, ne işi var hayvan pornosu CD’sinin kitabın içinde?

“Subaylar, terörist ve ahlaksız” algısı için mi gerekli?

Hem niye bu gençler, hayvan pornosu izlesin ve hayvanlarla cinsel ilişkiye özensin.

Bak bakalım bu gençlere, keşke senin de böyle evlatların olsaydı!

Hangi insanlarda ve toplumlarda hayvanlarla cinsel ilişki arzusu olur?

Tabiî ki kapalı toplumlarda. Şimdi bu gözle bak bakalım çevrene, ülkemize ve dünyaya, nerelerdeymiş?

Size yaşadığım bir deneyimimi anlatmak isterim. 1979 yılında Libya’yı ziyaret ediyorum. Umumi tuvaletler hep kapalı. Sordum; “Niye?”

“Küçük oğlan çocuklarını götürüyorlar, kapatmak zorunda kaldık” cevabını aldım. Bakın, yasakları barındıran kapalı toplum nereye getirir insanları!

Gelelim uyuşturucuya. Niye kullansınlar? Bunlar sporcu.

Sanırım algı operasyonunun bir parçası değil mi?

Ayrıca; Adli Tıp Kurumunun, bu teğmenlerin kan ve idrar örneklerinden yola çıkılarak verdiği, bunlar uyuşturucu kullanıyor raporu var mı? Yok.

Teğmenlerin tabanca ve buna ait cephane bulundurma ve taşıma hakları var mı? Tabiî ki var. O zaman size soruyorum; “Niye bu mermileri naylon torba içinde, buzdolabı arkasına saklasın ve şüpheli bir durum yaratsın.” Şunu demek istiyorum; bu teğmenler, mermilerini evlerindeki masanın üzerine veya çekmeceye yasal olarak koyma hakları var.

Mermilerin yanında bulunan ve üzerinde talimat içeren pusuladaki el yazısının, teğmenlere ait olmadığını ifade eden Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarları Daire Başkanlığının  “Ekspertiz Raporu” olduğunu biliyor musunuz?

Patlayıcı, rulo yapılmış vaziyette, buzdolabının arkasında motor bölümüne konmuş. Motor bölümü ısı üretir. Siz patlayıcı saklasanız buraya koyar mısınız?

Buzdolabının soğuk olan içi, daha uygun değil mi?

Bunu da teğmenler koymadı. Siz yüksek matematik, akışkanlar mekaniği, termodinamik ve yapay zeka okuyan birisinin, bu hatayı yapacağını sanıyor musunuz?

Sizce kim yapar?

Aramanın video kayıtları var. Bir polis memuru arama sırasında, bir şeyler bulundukça; “TAMAM, MÜKEMMEL, ŞAHANE OLMUŞ, ON NUMARA” şeklinde tanımlıyor. Acaba ne demek istiyor?

Sanki bu teğmenlere bir tuzak kurulmuş gibi geliyor, değil mi?

Yoksa bunlar sehven mi yapıldı?

Bu gençler; bir hesaplaşmanın, devleti ele geçirmenin, rövanşın, ılımlı İslam ve Büyük Orta Doğu Projesinin gerçekleşmesi savaşımının kolayca yok edilmesi gereken birer piyonları gibi geliyor bana, ne dersiniz?

Lütfen kendinizi onların yerine koyun, evlatlarınız olduklarını düşleyin. Onların da hayalleri, gelecekleri ve düşleri vardı. Tğm.Faruk Akın ve Tğm.Sinan Efe Noyan’ın 18 aydır hala tutuklu olduğunu biliyor musunuz?

Şimdi gelelim yazımızın başlığına. Ana, evladına tuzak kurar mı? Eğer ana üvey ise, kurabilir. Hatta Roksalana’nın (Hürrem), harem entrikaları ve cinsel içerikli cilveleri ile Sultan Süleyman’ı kandırıp, Veliaht Mustafa’yı boğdurduğu gibi.

Hey Yüce Türk Ulusu, hey Atatürk Cumhuriyetinin ateş altındaki yaralı kurumları!  Mustafaların Hasdal’dan ve Silivri’den gelen iniltilerini duymuyor musunuz?

Yaşamın sadece yemek, içmek, eğlenmek, maç muhabbeti yapmak ve testosteron hormonlarımızın uyarılarının tatmininden de öte, sizce bir anlamı yok mudur?

Hani dürüstlük, erdem ve ideal! Biz insanları diğer canlılardan veya hayvanlardan ayıran bazı özelliklerimiz yok mu?

Bakın sosyal paylaşım sitelerinde, cep telefonuna sehven teröristlerin telefon numaralarının yüklendiği ifade edilen Tğm. Mehmet Ali Çelebi’ye halk “Mehmet Ali Paşa” diyor. Türk Halkının gönlünde paşalığa terfi ettirilmiş. İyi düşünün, bu ulus ve tarih sizi en yüce yerlerde bile olsanız, yurtsever bir çavuşa layık gördüğü itibarı bile vermez.

Devlet gücümüzün, tüm yurttaşlarımıza öz evlat muamelesi yapacak bir anaya kavuşması dileği ile

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...