AKP’yi beğenmeyebilirsiniz, siyasi icraatlarından memnun olmayabilirsiniz hatta ülkemizin kurucu ideolojisini değiştirmeye çalışan ve emperyalizmle işbirliği yapan bir parti olarak da görebilirsiniz. Ama sonunda AKP bir siyasi partidir ve iktidardan indirebilmenin yolları var.

Ya Cemaat! Liderinin tabiri ile devletin kılcal damarları içinde ilerliyorlar, askeri, polisi ve yargıyı, öz cümle devleti gizli yapılanması olan ve sadece birbirlerinden emir alan bir örgütle ele geçirmeye çalışıyorlar. Onları nasıl indireceksiniz ve temizleyeceksiniz? Demokrasilerde bu tür yapılanmalara yer var mıdır? Hangi çağdaş devlet böyle bir duruma müsaade eder ve hoşgörü ile davranır.

Geçtiğimiz cumartesi bu köşede “Pusu” başlıklı yazımda paralel yapıyı, aralarındaki işbirliğini, niçin kavga çıktığını ve tarafımıza atılan pusulardan ilkini anlatmıştık. Bugün ise ikinci pusuyu ve nedenini açıklamaya çalışacağız.

İkici pusu F Tipi Örgütün yayın organlarından birinde  “Türker Ertürk ve Mihraç Ural aynı karede” başlığı taşıyan haberde “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir üyesi Mihraç Ural denen katili niçin ziyaret eder? Mihraç Ural ile ne konuşur? Mihraç Ural ile fotoğraf verecek kadar pervasız hareket etmesini gerektiren güç nedir?” denmiştir.

Hedef göstermeye çalıştılar

Bahse konu fotoğraf 12 Nisan 2012 tarihinde Suriye’nin başkenti Şam’da 5 yıldızlı bir otelin bizle yapılacak mülakat için stüdyo haline getirilen balo salonunda, orada bulunanların katılımı ile çekilen anı fotoğraflarından biridir.

Suriye’de bulunan Dünya Televizyonu’nun davetlisi olarak THY’nın tarifeli uçağı ile Beyrut üzerinden 11 Nisan 2012 tarihinde Şam’a gitmiş ve yine THY ile 13 Nisan 2012 tarihinde İstanbul’a dönmüştük.

Şam’da Suriye’nin anchorwoman’ı olarak isim yapmış olan Bayan Hanna ile yaklaşık 1,5 saat süren ve birçok televizyon kanallarında da yayımlanan mülakat yapılmıştı bizimle.

Orada bulunandan Prof. Dr. Mehmet Yuva hariç kimseyle daha önce tanışmamış ve karşılaşmamıştık. Sadece mülakat sırasında Türkçe-Arapça çevirmenliğimizi yapan  Yuva ile daha önce İstanbul’da katıldığımız bir panel sırasında tanışmıştık.

Suriye’ye davet üzerine gitmemize, kendileri gibi gizli işler çevirmememize ve orada yaşadıklarımızı köşe yazılarımızla kamuoyu ile zamanında paylaşmamıza rağmen bizi Mihraç Ural ile görüşmeye gitti diye suçladılar. Çünkü Mihraç Ural’ı Reyhanlı bombalaması ile suçluyorlar ve bizle onun arasında ilişki kurdurarak bizi terörizme yardım ve yataklık suçu ile itham ederek savcılara hedef göstermeye çalıştılar.

Komünist miyiz yoksa kapitalist mi?

Çünkü ben ABD’ye gitmiş, Gülen ve Cemaatinin ne olup olmadığını anlatmış, ipliklerini pazara çıkarmış ve operasyonlara kurban giden ve zindanlara atılan öğrencilerime, silah arkadaşlarıma, gazetecilere, aydınlara, bilim insanlarına, siyasetçilere, intihara sürüklenen Yarbay Ali Tatar’a, telefonuna teröristlerin numaraları yüklenen Teğmen Mehmet Ali Çelebi’ye sahip çıkmıştım. Çünkü bunlar Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmeye yönelik saldırıların, Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi operasyonların tetikçisi ve silahşoruydular.

Bu insanlar gerçekten karalama ve iftira makinesidir. Amerika’da iken bizi “O Türkiye’nin bilinen bir komünistidir” diye suçluyorlar çünkü Amerika’da bu suçlama ses getirebilir. Türkiye’ye geliyorum “Pensilvanya’da Amerikan bayrakları önünde konuştu” diyorlar. Çünkü burada da bu suçlama ses getirebilir.

Bir karar verin ben komünist miyim yoksa Amerikancı kapitalist mi? Bunlar makyevelist, yani hedefe ulaşmak için her yol mubahtır yaklaşımı içindeler. Etik değerler, ahlak, erdem, doğruluk, dürüstlük ve evrensel ilkeler hatta İslam bunlar için zerre kadar önemli değil.

Bu arada bazıları gözaltına alınmadan ve tutuklanmadan önce bize yönelik hedef gösterici mesajlarını silmiş, ne diyorsunuz?

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...