Biliyorsunuz insanlar her şeye aklı ile karar verir. Ama aklı sığ veya kıt olanın ya da bir şeyin sonuçlarını yeterince değerlendirmeden verilen kararın sonuçlarından o aklı üzerinde taşıyan bedeni de etkilenir. Örneğin insan verdiği kararın kötü sonuçlarını görmeye başladığında telaşa kapılır, bilinçsizce sağa sola koşuşturur, ona buna çatar, kan ter içinde kalır, ayaklar dahil bütün vücudu çok yorulur ama artık geç kalınmış ve iş işten geçmiştir.

Ülkeler de böyledir. Akılsız, niteliksiz ve çapsız yöneticilerin cezasını o ülkede yaşan herkes çeker. Eğer bir ülkenin yöneticileri akılsızlığı, niteliksizliği ve çapsızlığı yanında birde üstüne üstlük travmalı, hain, işbirlikçi iseler, çağdaşlıktan yeterince nasibini almamış ve o ülkenin kurucu ideolojisi ile barışık değilseler felaket adeta dört koldan gelir.

Bugün Türkiye’de başımıza gelen felaketlerin nedeni budur. Soma’da yaşadıklarımız bunun sonucudur. Böyle yöneticileri bir şekilde seçtiğimiz ve iktidardan uzaklaştıramadığımız için bu felaketlerden bizde sorumluyuz. Belki de bu bize müstahaktır!

Sadece Soma mı? 12 yıldır başımıza gelmeyen felaket kaldı mı? Her seferinde kader ve Takdir-i İlahi diyerek kurtarmaya çalışıyorlar. Soma’da olan cinayettir ve katliamdır. Bunun sorumlusu da Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarıdır. Soma’da yaşadıklarımız bu iktidarın özelleştirme, insan onurunu yok sayan taşeron işçi politikaları ve dünyevi olayları kadere bağlayan Ortaçağ karanlığının bağnaz düşünce yapısının sonuçlarıdır.

Allah’a inanmıyorlar!

Bunlar ilahi mesajı bile doğru anlamamış bir güruhtur. Geçenlerde ilahiyat mezunu çok yakın bir arkadaşımla yemekteydik. Bana “Bunlar Allah’a inanmıyor” dedi. Bende sordum “Neye dayanarak söylüyorsun?” diye. “Allah’a inanan bir insan, Allah’ı siyasette, ticarette, cinselliğinin tatmininde ve her türlü insani ilişkisinde avantaj sağlamak için bu kadar kolay kullanır ve ayağa düşürür mü?” dedi. Bilmiyorum siz ne dersiniz ama ben kendisine hak verdim.

Geçtiğimiz pazartesi (19 Mayıs 2014) Balyoz kumpası ile zindana atılan Koramiral Kadir Sağdıç’ın annesinin Büyükçekmece Merkez Camii’nde kılınan cenaze namazına katıldım. Cenaze namazını kıldıran imam “Ben 25 yıldır burada görev yapıyorum, Ayşe teyzeyi yakından şahsen tanıyorum. Mahalledeki fakir fukarayı nasıl sahiplendiğinin şahidiyim. Yaptığı hayır hasanetin tanığıyım. Bir Müslüman olarak nasıl hayırlı bir yaşam sürdüğünün ve örnek bir mümin olduğunun da şahidiyim. 75 yaşından sonra Kur’an’ı Kerim okumasını da ona ben öğrettim” dedi.

Yaklaşık bir yıl önce Trakya’da katıldığım bir panelden dönerken ve Büyükçekmece’den geçerken fırsattan istifade ederek Koramiral Kadir Sağdıç’ın baba evine uğradım ellerini öpmek için. Ayşe teyze karşıladı bizi kapıda ve içeri davet etti. Eşi ise diğer odada namazını kılıyordu. Daha sonra yanımıza geldi, elini öptük ve biraz sohbetten sonra ayrıldık. Sağdıç’lar aydınlık suratlı, mütevazı ve pırıl pırıl bir aileydi. Ayşe teyzeye Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

İşte “Camileri bombalayacak” Koramiral Sağdıç böyle bir ailenin çocuğuydu. Benim komutanlığımı da yaptı, kendisini çok yakından tanıyorum. Eğitimiyle, öğretimiyle, yurtseverliğiyle, üstün nitelikleri ve erdemli kişiliği ile gerçekten kutup yıldızı gibi bir asker, denizci ve vatanseverdi. Kumpaslara direnen, bu sürecin ne olup olmadığını anlayan ve emrindekileri satmayan az sayıda komutandan biriydi o!

Emin olun onun niteliklerine sahip bir bakanımızın olduğunu en azından ben sanmıyorum.

Çocuklar öldürülsün, kafalar koparılsın

Niçin mi bu insanı içeri attılar? Ülkemizi bölüp parçalayabilmek, Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisini yok edebilmek ve bizi bölgede emperyalizmin tetikçisi ve kiralık katili olarak kullanabilmek için.

Onları içeri atıp kalanlara korku salmasalardı bugün biz komşumuz Suriye’ye karşı sürdürülen gayri ahlaki savaşın içinde yer almazdık. Tırlarla komşumuza çocuklar ölsün, kafalar koparılsın diye MİT’in eskortluğunda silah ve cephane gönderiyor olmazdık.

Bugün ülkemizde resmi rakamlara göre 1 milyon, resmi olmayana göre 1 milyon 250 bin Suriyeli var. Geçenlerde bunlardan birisi kendisini acındırarak İstanbul Caddebostan’da benden para istedi. İhtiyaçlarını Tayyip Erdoğan’dan istemesi gerektiğini kendisine anlattım. Bunlar bugün böyle istiyorlar yarın canınıza kastetme tehdidi ile isteyecekler biliyor musunuz?

Yarın El-Kaide’nin patlayan bombaları ile yakınlarınızı, çocuklarınızı Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de veya Anadolu’nun herhangi bir kentinde kaybederseniz bu kader ve Takdir-i İlahi mi olacak, yoksa akılsız başın ülkemizi yönetmesi sürecine oylarınızla veya sessiz kalarak verdiğiniz destek mi? Ya şimdi ortaya çıkar mücadele eder ve taşın altına elinizi sokarsınız, ya da felaketlerle karşılaşınca nafile bir şekilde ağlayıp sızlamazsınız!

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...