Ne yalan söyleyeyim, sosyalist kültürden gelmediğimden olsa gerek çok yakın zamana kadar Orhan Suda adını yeterince tanımazdım. Onun hakkında diyebileceğim tek şey “galiba edebiyatçı ve çevirmen” olurdu.

Yaklaşık13 ay önce konferans için gittiğim Londra’daydım. Konferansımı ve sonrasındaki soru cevap bölümünü tamamladıktan sonra bir bey yanıma gelerek Orhan Suda’dan selam getirdiğini, kendisinin yazılarımı okuduğunu ve televizyon programlarımı izlediğini ve beni çok beğendiğini söyledi. Ve devam etti; “Bugün bu konferansa çok gelmek istedi fakat sağlığı elvermediği için gelemedi, sizi evine davet ediyor, gelebilir misiniz?” dedi.

Daveti seve seve kabul ettim ve bir araba ile evine gittik. Kapıyı eşi Sevgi Hanım açtı, daha sonra arkadan Orhan Suda gözüktü. Esasında ilk defa görüyordum. Bu geliş benim için sürpriz olduğundan ve fırsat bulamadığımdan Orhan Suda hakkında internet vasıtası ile bilgi toplayamamış ve fotoğrafına bakamamıştım.

Bir Ömrün Kıyılarında

Daveti kabul ederek geldiğim için çok mutlu olduğu her halinden belli oluyordu. Kapıda en az üç kere öptü ve kucakladı beni. İçeri geçtik oturduk sanırım daha 10 dakika olmuştu ayağa kalktı “seni tekrar kucaklamak ve alnından öpmek istiyorum” dedi. Gördüğüm muamele hoşuma gitmesine gitti de, şaşırmadım da dersem yanlış olur!

Hemen koyu bir sohbete daldık. Her halinden derinliğinin ve entelektüel seviyesinin üst düzeyde olduğu belli oluyordu. Bana projelerinden, 35 yıldır üzerinde çalıştığı ve yakında çıkaracağı Türkçe-Fransızca sözlükten bahsetti. İlerlemiş yaşına rağmen hala üretmek peşindeydi ve vatan sevgisi gözlerinden kolaylıkla okunabiliyordu.

Yaşamını anlattığı “Bir Ömrün Kıyılarında” kitabını “Tanıdığım en genç, hem paşa hem sivil Türker kardeşime Bir Ömrün Kıyılarından ve de Londra’nın göbeğinden. Gözlerinden öperek….Orhan Suda, Londra 28.04.2013” şeklinde yazarak ve imzalayarak armağan etti.

Tekrar beraber olacağız

Ayrılırken “arkadaşlığımız bitmesin, hep devam etsin, İstanbul’a gelince de görüşelim” dedi, vedalaştık ve ayrıldık. İrtibatımızı internet ve telefon aracılığı ile sürdürdük.

Orhan Suda tedavisinin bir bölümü için geçtiğimiz yılın son aylarında Türkiye’ye geldi. Hemen aradı 22 Kasım’da eşimle beni evine yemeğe davet etti. Çok keyifli bir akşamdı bizim için! Uzun uzun sohbet ettik. Anılarını anlattı yine geleceğe ve yapacaklarına ilişkin planlarını.

Gece geç saatte ayrılırken en yakın zamanda bize yemeğe davet istediğimi söylediğimde “Hastaneye yatmak zorundayım uzun süreli bir tedavi için, bunun da üstesinden geleceğim tekrar beraber olacağız” dedi ve davetimi kabul etti.

Allah’tan rahmet diliyorum

Orhan Suda Türkiye’de Sosyalist hareketin ve düşün dünyasının en önemli isimlerinden biri olup yazar, edebiyatçı, çevirmen ve yayıncıdır. 1929’da Ankara’da doğdu. 1952’de TKP üyesi olduğu gerekçesi ile tutuklandı. Reşat Fuat Baraner, Ruhi Su ve Mihri Belli gibi isimlerle hapis yattı. Tahliye olduktan sonra gazetecilik yapmaya başladı. 1973’de Yeni Adımlar Dergisi’ni yönetti.

1978’de önce Fransa’ya daha sonra İngiltere’ye giden Suda 1983’te BBC Türkçe Bölümü’nde program yapımcılığı yaptı. Çok sayıda yazılmış eseri ve çevirisi olan Orhan Suda’yı ne yazık ki kaybettik. Artık o üretemeyecek ama bugüne kadar ürettiklerini okuyanlar sayesinde içinden çıktığı toplum için katma değer yaratmaya devam edecek.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Karacaahmet Şakirin Cami’nde öğle namazından sonra kılınan cenaze namazına gittim. Kendisine Allah’tan rahmet, eşi Sevgi Hanıma, yakınlarına, dostlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Marshall planı bizim sırtımızdan

1950’li yıllarda acılar çeken, zindanlara atılan ve daha sonra ülkesinin dışında yaşamaya zorlanan Orhan Suda hayatını anlattığı kitabında “1952-53 dönemi bir dönüm noktası oluyor benim için. Dışarıda Marshall Planı ‘biz komünistler’ in sırtından tezgahlanıyor” diyor

Görüyorsunuz bu topraklarda değişen bir şey henüz yok! Yaklaşık 60 yıl sonra bu sefer emperyalizmin başka bir planı olan Büyük Ortadoğu Projesi bu sefer Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonel hukuk davaları ile “Milliyetçiler” in sırtından tezgahlanıyor.

Bu topraklarda acı çekenler yer değiştiriyor, karşılıklı öç almalar tüm hızıyla devam ediyor ama değişmeyen tek şey acı çekenlerin bizim insanlarımız olduğu ve acıların üzerinden nemalananlarında dışardaki emperyalistler olduğudur.

Saygılar sunarım.

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...