Offshore; kelime olarak kıyıdan uzakta, ekonomik olarak ise en yalın ve masum hali ile vergiden uzakta anlamına gelir. Normal insanların offshore hesabı ve/veya şirketi olmaz. “Abidik Gubidik” işler çevirenlerin offshore hesabı ve/veya şirketi olur. “Abidik Gubidik” işler kapsamına giren faaliyetleri ise şu şekilde sıralayabiliriz.

  1. Vergi kaçırmak,
  2. Bu hesaplar ve şirketler üzerinden rüşvet almak,
  3. Bu hesaplar ve şirketler üzerinden rüşvet vermek,
  4. Nakit varlıkların, kazançları ve kara paraları bu hesaplarda ve şirketlerde gizlemektir.

Hele hele bir siyasinin, askerler dahil bürokratların ve birinci derece yakınlarının offshore hesabı asla ve kat’a olamaz. Oluyorsa bilin ki çalıyorlar, çaldıklarını gizliyorlar ve vergiden kaçırıyor demektir.

Benim İçin Ne Düşünürsünüz?

2010’da istifa ederek mesleğimden ayrıldığımda, 31 yıl bilfiil Türk Silahlı Kuvvetleri’nde hizmet etmiştim. Bu süre içinde, her seviyede devletin parasını harcadım. Bu sürenin 7 yılında ise devletin üst düzey harcama yetkilisi oldum. İhaleler açtık, imzamızla devletin parası kullanıldı, ödemeler ve satın almalar yapıldı.

Şimdi soruyorum; eğer benim offshore hesabı kullandığım ortaya çıkarsa veya hesabını veremeyeceğim gayrimenkul ve parasal varlıklarımın olduğunu öğrenirseniz, siz benim için ne düşünürsünüz? Ne kadar uyanık ve iş bilir bir asker, bir denizci, bir bürokrat ve bir yurttaş olarak mı bana bakarsınız, yoksa ahlaksız, hırsız ve şerefsiz birisi olarak mı görürsünüz?

Kemikleri Sızlamıştır

Geçen gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği iddialar yenilir, yutulur, “karalama yapılıyor, FETÖ’cü kumpas kuruluyor” diyerek geçiştirilebilir cinsten şeyler değil. Derhal gereği yapılmalıdır!

İddiaların merkezindeki offshore şirketlerinin Man Adası’nda (Isle of Man) olması bizi ziyadesi ile üzmüştür. Eğer Kılıçdaroğlu’nın iddiaları doğruysa; işlenen bu suç ecdadımızın kanının döküldüğü ve ruhlarının ebediyete intikal ettiği yerlerin üstünde gerçekleşmiş ve onların kemiklerini sızlatmıştır.

Sadece İçişlerinde Serbest

Man Adası, Britanya ile İrlanda arasında, 572 km² büyüklüğünde küçük bir ada. Man Adası, İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dan müteşekkil olan Birleşik Krallık’ın (United Kingdom) bir parçası değil.

Yaklaşık 90 bin nüfusu olan Man Adası, içişlerinde serbest olmasına rağmen dış işleri ve savunma konularında Birleşik Krallık’a bağımlı. Birleşik Krallık Kraliçesi II. Elizabeth, aynı zamanda Man Adası’nın da Devlet Başkanı.

Toplam 115 Türk Esiri

Evet, bu adada şehitliğimiz var. I. Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında İngilizlere esir düşen 115 Türk, Man Adası’ndaki esir kamplarına getirilir. Kamplarda Alman ve Avusturya askerleri de vardır ve şartlar çok kötüdür. Türk esirlerin 101’i adanın batı kıyısındaki Knockaloe esir kampına, 14’ü ise adanın doğu kıyısında bulunan Douglas’daki esir kampına konur.

Savaştan sonra, esir kamplarında sağ kalan Alman ve Avusturya askerleri bir yıllık süreç sonunda memleketlerine gönderilir. Ama ne kadar Türk’ün sağ olarak geri gönderilip gönderilmediği ve akıbetleri meçhuldür. Sadece; Ramazan Mehmet, Hüseyin Halit İbrahim, Hüseyin Ali, Hasan Derviş, Mehmet Ali, Kalan Yeğen ve Ahmet Hasan adlarında yedi Türk’ün Patrik kilisesinin bahçesine gömüldüğüne dair kayıt vardır. I. Dünya Savaşı’nda İngilizlere esir düşen yedi Türk Askerinin yattığı bu mezarlık, 1972 yılında şehitlik statüsüne alınmış.

Her Kuruşunda Yetimin Hakkı Var

2000-2003 tarihleri arasında Londra’da Silahlı Kuvvetler ve Deniz Askeri Ataşeliği görevi yaparken, çok uzun zamandır ziyaret edilmediği için iyi durumda olmadığını tahmin ettiğim bu şehitliği görmeye ve ne gerekiyorsa yapmaya karar verdim. Yanımda Kara Askeri Ataşesi Kurmay Albay Ercan Okan ve İdari Askeri Ataşe Astsubay Kd. Başçavuş Oğuz Alpınar ile beraber Man Adası’na gittik. Patrik Kilisesi’nin bahçesinde olduğunu bildiğimiz şehitliği zor bulduk. Uzun zamandır bakımı yapılmadığı için yeşilliklerle ve rüzgar tesiri ile etraftan gelen döküntülerle üstü tamamen kapanmış, mezar taşları yıpranmış ve isimlerin boyaları tamamen çıkmıştı.

Şehitliğin onarımını ve bakımını yapmak için devletin bize tahsis ettiği ödenek fazlasıyla vardı. İstersek, onarım ve bakım için işçi bile kiralayabilirdik. Ama devletin parasını har vurup harman savuran zihniyetle yetişmemiştik. Bugün iktidar tarafından kapatılan askeri liselerde, 14 yaşından itibaren, devletin her kuruşunda kafasında tüy bitmemiş yetimin hakkı olduğu bilinciyle büyümüştük.

Doğruysa, Büyük Saygısızlık Yapılmıştır

Douglas’a gittik, kazma, kürek, zımpara ve boya gibi onarım ve bakım malzemeleri aldık. Bir gün boyunca sabahtan akşama kadar üçümüz çalıştık ve şehitliği şehitlerimize yaraşır hale getirdik. Ertesi günü resmi üniformalarımızı giyerek Man Adası’nda bulunan şehitliğimizde, çiseleyen yağmur altında saygı duruşu ve İstiklal Marşımız ile başlayan törenimizi şehitlerimiz için Tanrı’dan rahmet dileyerek tamamladık ve sonraki gün Londra’ya döndük.

Kılıçdaroğlu’nun iddiaları doğruysa; işlenen affedilemez suçun ötesinde, yüz yıl önce vatanlarını savunmak için çarpışan ve İngilizler tarafından esir alınarak bu adaya getirilen ve burada şehit düşen askerlerimizin ruhlarına ülkemizden çalınarak kaçırılan ve buraya getirilen kara paralarla büyük saygısızlık yapılmıştır. Umarız doğru değildir!

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...