ABD ÜÇ KOLDAN KİMİ TEHDİT EDİYOR

ABD-Türkiye arasındaki papaz gerilimi artarak devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde, ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence yaptığı bir konuşmada; “ABD Başkanı adına konuşuyorum. Erdoğan’a mesajım var: Rahip Andrew Brunson’ı derhal serbest bırakın, yoksa sonuçlarına katlanmaya hazır olun. Eğer Brunson serbest bırakılıp ABD’ye gönderilmezse, Brunson serbest bırakılana kadar ABD Türkiye’ye çok ciddi yaptırımlar uygulayacaktır’’ diyor. Yenilir, tutulur bir tehdit değil bu! Cumhuriyet tarihimizde ilk defa, bir Cumhurbaşkanımız açık bir biçimde tehdit edilmiştir.

Nezaket ve müttefiklik kurallarını hiçe sayan bu tehdit edişin, zamanın ABD Başkanı Lyndon Johnson tarafından yine zamanın Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet İnönü’ye, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini önlemek maksadıyla gönderilen 5 Haziran 1964 tarihli mektupla da benzer tarafı yok.

Yeni Bir Dünya Kurulur

İnönü’ye gönderilen mektubun içeriğinde; Türkiye’nin NATO üyesi Yunanistan ile arasındaki gerilim arttığı taktirde, Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye yönelik bir işgali karşısında NATO’nun bu işgale duyarsız kalabileceği ve Kıbrıs’a yapılacak müdahalede ABD silahlarının kullanılamayacağı belirtiliyordu.

O zaman bu mektup; Türkiye’de büyük bir tepki ile karşılandı ve Başbakan İsmet İnönü’nün sonradan meşhur olan “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini alır” sözünü söylemesine neden oldu. Bu gelişmelerin olduğu yıllar, Soğuk Savaş’ın (1947-1989) sürdüğü yıllardı! Türk-ABD ilişkileri en kötü seviyesine indi. Ayrıca İnönü, koltuğundan da oldu!

Kargalar Bile Güler

Sadece ABD Başkan Yardımcısı Pence de değil. ABD Başkanı Trump da attığı tweetlerde “Rahip Brunson hemen serbest bırakılmazsa, Türkiye’ye kapsamlı yaptırımların uygulanacağını” ifade etti. Neredeyse ABD Başkanı Trump’ın tweeti ile eş zamanlı olarak ABD Senatosu’nun, Türkiye’ye uluslararası finans kurumlarınca yeni kredi verilmesinin engellenmesi için bir yasa tasarısının haberi geldi. “Türkiye Uluslararası Finans Kurumları Yasası” adlı tasarı; hem Cumhuriyetçi hem de Demokratlardan oluşan altı senatörün imzası ile şekillendi. Hem de Türkiye tam anlamıyla ekonomik iflasın eşiğindeyken ve ivedi olarak dış krediye yaşamsal derecede ihtiyaç duyarken.

ABD üç koldan baskı yapıyor. Kendinden emin ve istediğini koparacağının farkında!  Çünkü 16 Nisan 2016 referandumuyla yapılan anayasa değişikliği ile artık Türkiye’de yargının tamamen bağımsız olmadığını; bırakın bizi, dünya alem biliyor. Eğer yargı anayasa değişikliği ile idarenin emir ve komutasına dahil edilmeseydi; ABD’ye “Biz müdahale edemeyiz, bu yargının işi” denebilirdi! Şimdi bunu deseler de adamlar yemez, buna kargalar bile güler. Hem ne yargısı! Yapılan anayasa değişikliği ile yargının yanında tüm yürütme ve fiili olarak yasama da bir insanın inisiyatifine bırakılmıştır. Hatta demokrasilerde dördüncü güç olarak kabul edilen basın da devlet gücü kullanılarak, yapılan operasyonlarla en tepeye bağlanmıştır.

Türkiye Korunmasız Hale Gelmiştir

Rahip Brunson sorunu; Türkiye-ABD ilişkilerinde aysbergin suyun üstünde kalan bölümüdür! Suriye, PYD, PKK, İran’a yönelik yaptırımlar, belki de müdahale, Kıbrıs, Rıza Zarrab, Hakan Atilla, Halk Bankası, Fethullah Gülen, Rusya’dan alınması kararı alınan S-400’ler, ABD’den alınacak F-35’ler; ilk anda aklımıza gelenler.

ABD, bu sorunların hepsini istediği gibi çözecek. Çünkü Türkiye’de, 16 Nisan 2016’da yapılan referandum ve 24 Haziran 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi ile rejimi değişmiş, devletin iktidar gücünü kontrol ve denge mekanizmaları yok edilerek, Türkiye Cumhuriyeti korunmasız hale getirilmiştir.

Nereye Girersen Gir, Fark Etmez!

Bu rejim altında Türkiye Cumhurbaşkanı kim olursa olsun, baskıya ve şantaja açık hale gelmiştir. Demokrasilerde, bir ülkenin kaderi asla ve kat’a bir kişinin dudakları arasına bırakılamaz. Bu rejimde, Cumhurbaşkanı’nın dış baskılara karşı “halk istemiyor, meclis kabul etmiyor, yargı geçit vermiyor, basın direniyor” deme şansı ve manevra alanı yoktur. Bunu dış dünya da çok iyi biliyor. Sadece bir kişiyi ikna edecekler veya şantaj yapacaklar! Bu rejim, bu haliyle ülkemiz için beka sorunudur.

“ABD’nin ve Batı’nın canı cehenneme! Biz de gider, Rusya, Çin ve İran’la işbirliği ve müttefiklik yaparız, gerekirse BRICS’e gireriz” demek de kurtarmaz. Sorun AhmetMehmet meselesi de değil. Sorun; kontrol ve denge mekanizmaları olmayan, gelmiş geçmiş sultanları bile kıskandıracak yetkilerle donatılmış bir kişi tarafından yönetilmektir. Bu rejim ile hangi gruba dahil olursan ol; ülken kullanılır, sömürülür, yaşamsal çıkarlarından bile taviz verdirilir ve istismar edilir!

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...