1 Mayıs’ı dünya nasıl kutladı, İstanbul’da ise neler oldu? Gazetelerde daha öncesinde İstanbul’da sıkıyönetim ilan edildiğini ve yaşamın bilerek felç edildiğini yazıyor. Ben ise İstanbul’da sıkıyönetimin değil düşmanca yönetimin ilan edildiğini iddia ediyorum. Ne yazık ki ülkemiz düşman işgali altındadır ve iktidarda onun işbirlikçisi vardır. Ülkemizde egemen olan faşizmdir, baskıdır, zulümdür, hukuksuzluktur, adaletsizliktir ve tam gaz parçalanmaya doğru gidiştir. İşgal sona erdirilmeden ve AKP yıkılmadan çektiğimiz acılar asla dinmeyecektir.

Bugün size geçmişte gerçekleştirilemeyen bir emperyalist projenin iki başarısız operasyonunun anma günü ait olarak geçen ay yaşadıklarımı ve bazı değerlendirmelerimi aktaracağım; İlki sözde Ermeni soykırımıydı. Emperyalizmin desteği ile Ermeni diasporası dünyanın her yerinde 24 Nisan’da “Ermeni soykırımının” 98. Yıldönümü ile ilgili anma toplantıları yapıyor ve 2015’deki yüzüncü yıla hazırlanıyordu. AKP liderliğinde Türkiye ise adeta uyuyor belki de bu sözde iddianın arkasındaki emperyalist hedefe ulaşılması için üstü kapalı bir biçimde destek veriyordu.

İşte bu ortamda Talat Paşa Komitesi sözde Ermeni soykırımı ile ilgili olarak “ Türk tezleri nasıl savunulmalı “ konulu panel düzenledi. Ben de bu panele uluslararası ortamda Ermeni iddialarının en büyük çürütücüsü olan ve bu konuda ürettiği bilimsel eserlerle tek kişilik bir ordu gibi çalışan Şükrü Server Aya, Azeri kökenli öğretim üyesi Yard.Doç. Gökmen Kılıçoğlu ve Dr. Cüneyt Akalın’la beraber konuşmacı olarak katıldım. İstanbul Bakırköy’de Demirtaş Ceyhun Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panelde gördük ki Ermeniler bu konuyu tartışmak istemiyorlar ve “ Ermeni soykırımını “ kabul etmemizi istiyorlar. Arkasından da toprak ve tazminat taleplerinin geleceğini açık açık söylüyorlar.

Osmanlı vatanını savundu

Halbuki Ermenileri Osmanlı’ya karşı kışkırtan, isyan ettiren ve yaşadıkları bölgelerde Müslümanlara karşı acımasız kırım yaptıran emperyalizmdir. Bu nedenle azmettiricinin bugün hakemliğini talep etmek gaflettir ve delalettir. 1915’de Osmanlı soykırım yapmamış vatanını savunmuş, tehcir bu nedenle yapılmıştır. Bunu anlamak için II. Dünya Savaşı’nda hiçbir isyan hareketine girmemiş Japon asıllı Amerikalılara ABD’de neler yapıldığına bakmak yeterlidir sanırım.

İşin en acı tarafı dünyada soykırıma uğradığı halde soykırımla suçlanan tek millet Türklerdir. Yunanistan’ın Osmanlı’dan bağımsızlığını kazandığı 1829’dan itibaren başlayan ve 1922’ye kadar olan süreç içinde Balkanlar’dan ve Osmanlı Avrupası’ndan çok büyük bir bölümü Türk olmak üzere 5,5 milyon Müslüman soykırıma tabi tutulmuş ve yaklaşık 5,5 milyon Müslüman Anadolu’ya sürülmüştür.

Bu yapılanlar gerçekte emperyal planların gereği olan operasyonlardı. İşte bu planları anlatmak için Bakırköy’de katıldığım panelin ertesi günü İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği’nin davetlisi olarak Londra’ya gittim. Konferansta anlatmam için İngiltere ADD tarafından bana “ Emperyalizmin kıskacında Türkiye “ konusu verilmişti.
Dilimizin döndüğünce ülkemizin başına örülen emperyalist çorapları ve geçmişten bugüne kadar olan gelişimini anlatmaya çalıştık. Herkesin merakla yanıtını beklediği soru ise “ Ne yapılması gerektiği? “ ve “ Bu emperyalist saldırı ile nasıl mücadele edileceği? “ idi.

Merakla ve büyük bir endişe ile sorulan soruların cevabı esasında gizemli değildi ve çok basitti. Sağcısıyla, solcusuyla ve yüreği vatan sevgisi dolu mütedeyyin insanımızla bütün Milli güçler birleşmeliydi. Yoksa epeyce mesafe almış olan topraklarımız üzerindeki emperyal projeler, “ Bizim bu duruma gelmemizde kim daha fazla suçluydu? “ ve “ Bizi kurtarması gereken silahlı melekler niye kanatlanmadı? “ tartışmaları arasında gerçekleşir ve ülkemiz elimizden kayar gider.
Konferansa ilgi ve katılım çok yüksekti. Sonrasındaki sorular bitmek bilmedi. Bana söylenen son 10 yıldır Londra’da siyasi anlamda yapılan konferansların en canlısı ve iştirakçi sayısı en fazla olanıydı. Konferansta dikkati çeken en önemli husus katılanların temsil ettiği siyasi yelpaze çok genişti. Sanırım bunda benim 23 Nisan Kurultayı ile yeni kurulan Milli Merkez Yürütme Kurulu üyesi olmamda etkili oldu. Çünkü Milli Merkez konusunda da çok soruya muhatap oldum.

Beni dinlemeye CHP, MHP, İP, DSP hatta HEPAR’a destek vermiş insanlarımız gelmişti. Hatta İngiltere’de CHP bölünmüş durumda olmasına ve bir araya gelmemeye özen göstermelerine rağmen her iki grupta konferansımızı dinlemeye gelmişti. Onlara da zamanın ayrılma değil birleşme zamanı olduğunu bu bölünmüşlüğe son vermeleri gerektiğini anlatmaya çalıştım.

Kırmızı gelincikler

Konferans, bir dizi görüşme ve Londra Türk Radyosu ile yaptığımız program haricinde Londra caddelerinde dolaşırken 25 Nisan’da yapılan anma töreninin izlerini iki gün sonrasında bile her yerde görmek mümkündü. Tüm anıtlar ve meydanlar kırmızı gelincikler ( Red Poppy ) ve kırmızı gelinciklerle süslenmiş çelenklerle doluydu. Evet, bu anma töreni her yıl 25 Nisan’da tekrar edilen ANZAC ( Avustralian and New Zeland Army Corps ) günüydü.

Biliyorsunuz I.Dünya Savaşı ( Birinci Paylaşım Savaşı ) içinde yer alan Çanakkale Savaşları iki savaştan oluşur. Birincisi 19 Şubat’ta başlayan ve 18 Mart 1915’da zaferimizle sonuçlanan İtilaf Devletleri Donanması’nın toplarla ve mayınlarla Osmanlı tarafından tahkim edilmiş Çanakkale Boğazı’nı zorlayarak geçme, İstanbul’u işgal etme ve Osmanlı topraklarını paylaşma girişimiydi. Biz her yıl bunu 18 Mart’ta kutlarız.

İkincisi ise 25 Nisan 1915’de Gelibolu’ya amfibi harekat ile başlayan ve yine İtilaf Devletleri’nin yenilgisiyle biten, çok kanlı geçen ve 8-9 Ocak 1916’da geri çekilmeleri ile sonuçlanan diğer savaştı. İngilizler ve özellikle Avusturalyalılar ve Yeni Zelandalılar her yıl Çanakkale’deki ikinci savaşın başlangıcı olan 25 Nisan’da anma günü düzenlerler. Bunun için dünyanın öbür ucundan Türkiye’ye Çanakkale’ye bile gelirler. Çünkü yenilgi alınmış olsa bile savaşları, milli günleri ve milli bayramları anmak veya kutlamak ulus olmanın ve birlikte yaşama duygusunun çimentolarıdır.

Şimdi anladınız mı emperyalist işbirlikçisi AKP’nin niçin bayramlarımızı kutlamamızı yasakladığını?

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...