Bu hafta başında ( 15 Nisan 2013 ) Şam’dan 8900 km, Tahran’dan ise 9600 km uzakta bulunan ABD’nin Boston kentinde meydana gelen bir terör saldırısının haberi ile irkildik. Her yıl geleneksel olarak düzenlenen Boston Maratonu’nda bitiş çizgisi yakınında 12 saniye ara ile iki patlama olur 3 kişi yaşamını kaybeder, 183 kişi ise 17’sinin durumu ağır olmak üzere yaralanır.

FBI ( Federal Soruşturma Bürosu ) patlayan bombalardan bir tanesinin içinde patlayıcılarla birlikte çiviler ve bilyeler olan düdüklü tencere olduğunu, diğerinin ise yine patlayıcının metal bir konteynıra konduğunu bunun parça tesiri ile daha fazla sayıda insanı öldürmek için yapıldığını belirtmiş. Ne kadar hunharca değil mi?
Öncelikle belirtmeliyiz ki, nedeni ne olursa olsun, hangi gerekçeye dayanırsa dayansın ve nereden gelirse gelsin terör insanlık suçudur mutlaka lanetlenmelidir.

Günümüzde gittikçe artan ve yaygınlaşan terörü engelleyebilmenin veya kabul edilebilir bir eşiğin altına çekilebilmenin yolu tüm dünyada teröre karşı ortak bir bakış açısı ile mümkün olabilir. “ Benim teröristim kötü, seninki iyi “ yaklaşımı ile terör sorunu asla çözülemez ve her yerde masum insanlar yaşamlarını kaybetmeye devam ederler.

Ne yazık ki bugün başta emperyalist ülkeler olmak üzere terörizm amaçlara ve siyasi hedeflere ulaşmak için bir silah olarak çok yaygın şekilde kullanılmaktadır. Biz bu gerçeği ülke olarak uzun yıllar yaşadığımız deneyimlerin ışığı altında çok iyi biliyoruz.

Asala ve PKK

Sözde Ermeni soykırımı yalanı üzerine inşa edilen, 1973’de görünürde bireysel olarak başlayan, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında 1975’de sistemli ve örgütlü olarak azan Asala terörünü yaşadık. 1984’de bu terörün ansızın biterek nasıl şekil değiştirdiğini ve terör bölümünün selefi konumundaki PKK’ya nasıl devredildiğini ve her ikisinin de arkasında emperyalizmin ağababalarının olduğunu yaşayarak ve amacın Türkiye’ye yönelik emperyalist hedefler olduğunu gördük. Veya bazılarımız gördü!

Yine yaşayarak kazandığımız tecrübeler bize gösterdi ki PKK’nın arkasında ABD vardır. “ Müttefikimiz “ ülkemizde can alan ve bizi ekonomik kayba uğratan terör örgütüne lojistik destek, Kuzey Irak’ta güvenlikli bölge sağlamış ve terörle mücadelede zaman zaman elimizi kolumuzu bağlamıştır. Ona rağmen tam terörü bitirdiğimiz sırada işbirlikçisi vasıtası ile açılımlar başlatarak tekrar azmasını sağlamış ama bunları yaparken de gözümüzü boyamak için PKK’yı terör örgütleri listesine almayı da ihmal etmemiştir.

El Kaide’de ABD’nin terör örgütleri listesindedir ama bu husus onun Libya’da Kaddafi’yi devirmek için kullanmasını ve halen Suriye’de Beşar’a karşı müttefik olmasını engellememiştir.

11 Eylül’den itibaren Başkan Bush tarafından yapılan açıklamayla birlikte ABD tüm yer kürede teröre karşı bir savaş başlatmıştır. O günden bugüne neredeyse hiç kural tanımadan ve uluslararası hukuku hiçe sayarak dünyanın her yerine müdahale etmektedir. Halbuki terör bir düşman değil her potansiyel düşmanın kullanabileceği bir silahtır. Silaha karşı savaş olmaz. Topa, tüfeğe ve tanka karşı savaş olamayacağı gibi.

ABD Soğuk Savaş sonrasında oluşan tek kutuplu dünya düzenini ve küresel liderliğini sonsuza kadar sürdürmek, tüm enerji ve ham madde kaynaklarını üretiminden pazarlara intikaline kadar kontrol etmek, hegemonyaya ve Amerikan Barışı’na ( Pax Americana) direnenleri ezmek istemektedir. Fakat ABD’nin bunları açıkça söylemesi mümkün değildir. ABD bu ideallerini terörizme, kitle imha silahlarının yayılmasına karşı tüm dünyada sürdürdüğü savaş, demokrasi ve insan hakları bahaneleri ile örtmektedir.

Dünyada hiçbir şey size sunulduğu ve medyada size algılatılmaya çalışıldığı gibi değildir. Arkasındaki gerçekler çok muhtemel olarak tam tersidir. Bir düşünün 11 Eylül olmasaydı ABD bu kadar kolay dünyanın her deliğine girebilir, müdahale edebilir ve yerleşebilir miydi?

Maduro ve Putin

İran, Suriye, Kuzey Kore ve Venezüella gibi ülkelerin yaşadıkları zorluklar hegemonyaya direndikleri için başlarına gelmektedir. Venezüella Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından şiddet olayları başladı ve şu ana kadar 7 kişi hayatını kaybetti. Seçimleri kazanan Nicolas Maduro ABD Büyükelçisi’ni sürdürülen şiddet olaylarını finanse ettiği yolunda suçluyor. ABD’ye karşı aynı tip suçlama Rusya başkanlık seçimlerinden sonra Putin tarafından da yapılmıştı. Çünkü Putin’in kazanmasından sonra da Rusya karıştırılmak istenmişti.

ABD’nin ekonomisi devamlı açık vermekte ve aşırı borçlu durumdadır. Savunma da dahil olmak üzere küresel liderliğini sürdürebilmek için yaptığı harcamalar görünmeyen kalemlerle birlikte neredeyse 1 trilyon doları bulmaktadır. Bazı tasarruf tedbirleri uygulanmakla birlikte beş aşağıda olsa bu rakamları hala bütçeye koyabilmek için tehdidi somutlaştırmak ve terörü kendi kamuoyuna göstermek zorundadır.

Hiç şüpheniz olmasın Boston bombalı saldırısı Suriye ve İran’a fatura edilecektir. Saldırıdan sonra alelacele açıklama yapılmadı ki daha sonra varılacak sonucun ciddi bir araştırma nihayetinde yapıldığını göstermek için.
11 Eylül saldırısı ABD’nin Afganistan’a, Irak’a müdahalesinin, Ortadoğu’ya kalıcı olarak yerleşmesinin daha da önemlisi kural tanımaz bir biçimde dünyanın her köşesine istediği gibi terörü bahane ederek saldırabilmesinin önünü açtı. 15 Nisan ise o kadar büyük çapta olmasa da mini bir 11 Eylül olarak Birleşmiş Milletleri hiçe sayarak Suriye ve İran’a müdahaleye kadar gidecek bir gelişmenin önünü açmak için yapılmıştır.

Bu müdahaleler için sabırsızlanan ve ABD’nin elini çabuklaştırmasını isteyen İsrail’de taşeronlar vasıtası bu saldırının arkasında olabilir! Bu tür soruşturmalarda tetiği çekenin değil çektirenin bulunması ve cinayetin sonuçları itibarıyla kimin yararına olduğunu bulmak esastır.

Saygılar sunarım.

Türker Ertürk

Loading

Sosyal Medyada Paylaşın...